Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MADDE ve ANTİ MADDE

Madde, kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şeydir. Maddenin içerisinde atomlar vardır. Atomlar ise çekirdeğinde artı yüklü protonlar, yüksüz nötronlar ve çekirdeğin etrafında dönen eksi yüklü elektronlardan oluşmaktadır. Maddenin ters ikizine ise anti madde denir. Madde ile aynı kütleye fakat zıt yüke sahiptir. Yani, anti maddenin çekirdeğinde eksi yüklü anti protonlar, yüksüz nötronlar ve çekirdeğin etrafında dönen artı yüklü elektronlar bulunmaktadır. Biz, bugün biliyoruz ki bu artı yüklü elektronlara pozitron denilmektedir. Anti madde hakkında çok bilgimiz olmamasına rağmen varlığı kanıtlanmıştır. Ünlü fizikçi Pauli Dirac tarafından varlığı matematiksel olarak ispatlanmıştır. Hayali olduğu kadar gerçektir de. Bu yönleriyle anti madde fizikçilerin merakını  oldukça celbetmektedir. Çünkü o, gizemli olmasının yanı sıra bugünki evrenin varoluşunun nedenidir. Bu varoluşu, fizikçiler şu şekilde açıklamaktadırlar. Big Bang anında evrende eşit miktarda madde ve anti madde vardı. Eşit

BİLİMSEL HIRSIZLIK

İntihal, başka bir kimseye olan fikir, bilgi ve görüşlerin, gerekli hiçbir atıf yapılmadan sanki kendisi tarafından ortaya çıkarıldığı ve yazıldığı intibaını vermek, fikir ve bilgi aşırılmasıdır. Türkiye’deki intihal , dünya ortalamasının epey üzerinde. Maalesef bilerek veya bilmeyerek intihal en çok da üniversitelerimizde ortaya çıkıyor. Son 15-20 yıldır da daha fazla artmış durumda. Peki bu nasıl oluyor. Üniversitelerimiz bilimin, ilerlemenin, araştırmaların merkezi konumundadırlar. Akademisyenlerimiz üniversitelerde ders veriyor olmasının dışında sürekli araştırmalar yapıp bu çalışmalarını yayınlamak için  gece gündüz uğraşıyorlar. Hem unvanlarının yükselmesi hem de ülkemizin uluslararası düzeyde ilerlemesi için sürekli çalışmaktadırlar. Bu yüzden onlara toplum olarak çok şey borçluyuz. Tabi ki onlar da bu sorumluluğun bilincinde olarak çalışmalarını gerekli etik kurallar çerçevesinde yürütmelidirler. Çoğu akademisyenimiz görevini hakkıyla yerine getirmektedir. Ama etik değerlerd

NEDEN FİZİĞİ ANLAYAMIYORUZ?

Fiziği neden anlayamıyoruz? Bu sorunun cevabını  ilk  kendi eğitim hayatımda merak etmeye başlamıştım. Sonraları  ise meslek hayatına atıldığım zaman pek çok öğrencide de olduğunu gözlemlediğim bir soru oldu bu. Peki neden fiziği sevemiyoruz ve en kötüsü neden ondan bu kadar korkuyoruz?  Fiziğe karşı olan bu olumsuz ön yargımızın başlangıcı nereye dayanıyor, sebebi ne? gibi sorulara kendi kendime cevap aramaya başladım. Çoğumuzun fizikle karşılaştığı ilk anlar ortaokul zamanlarımızdır. Fen eğitimi dersinin bir alt dalı olur kendisi. Soyut kavramların daha çok olduğu bir derstir. Uzun yıllar boyunca geleneksel eğitim sistemi gibi öğrencilerin pasif olduğu bir öğretim programıyla anlatılan fizik bir de içerisinde çok fazla soyut kavram yer alınca anlaşılamaz bir hal alıyor. Anlaşılmadan, öğrenmeden bir sonraki yıllara geçtikçe de üzerine eklenen yeni bilgiler durumu biraz daha karmaşık hale getiriyor. Fiziği anlamadan bir de sayısal hesaplamalar işin içine girince tamamen korkunç bir ha

KARA DELİKLERİN SAÇLARI YOK MUDUR?

Fiziğin sihirli dünyasının kapısını araladığımız zaman gördüğümüz kozmik olaylardan etkilenmemek mümkün değil. Gizemli o kadar olay var ki… Elimden geldiğince bu fenomenlere yazılarımda yer vereceğim. Bunlardan biri kara delik olayı. Kara delikler birçok fizikçi tarafından araştırma konusu olmuştur. Biraz merak biraz da korkuyla bu konuya yaklaşmışlardır. Peki kara delik nedir ve neden bu kadar gizemlidir? Kara delikler, üzerine düşen her şeyi yutan nesnelerdir. Ona yaklaşan her şeyi çok büyük kütle çekim alanları sayesinde yutarlar. Işığı bile… Bu yüzden ışık saçmazlar ve karanlıktırlar. Ona yaklaşan hiçbir şey ondan kurtulamaz. Bir canavar gibi her şeyi yutarlar. Bu yüzden sonsuz yoğunlukları vardır. İçerisinde zaman bile yavaşlar. Hatta bu yoğunluktan dolayı zaman akmaz da denilebilir. Devasa büyüklükte enerjileri vardır. Yakınlarındaki her şeyi kendine çekerler. Ondan kaçabilmek için ışık hızından daha büyük bir kuvvet olması gerekir. Sir Martin Rees, kara deliğe çekilen bir ins

Schrödinger’in Kedisi Şizofreni miydi?

Latinceden gelen kuantum kelimesi ”Ne kadar?” anlamına gelir. Kuantum fiziğinde kelime kökeninden de anlaşıldığı gibi miktar esastır. Kuantum fiziği, 1900 yılların başında ilk olarak Max Planck sayesinde ortaya çıksa da aslında bir fizikçinin değil o zamana dek bilime hizmet eden tüm fizikçilerin ortak başarısıdır. Çünkü bilim geçmişten o ana dek biriken tüm bilgilerden oluşur. Yani bilim birikerek ilerler. Ortaya atılan bir kuramda ondan önceki tüm bilim insanlarının katkısı vardır. Klasik fizik, insanın dışarıdan gözlem yapabildiği bir bilimdir. Makro sistemlerle ilgilenir. Mikro sistemlere indiğimiz de ise klasik fizik yetersiz kalmıştır. Kuantum fiziği, klasik fiziğinin atom ve atomaltı parçacıkları açıklamak için yetersiz kalmasından doğmuştur. Klasik fizikte her şey bellidir(zaman, konum, momentum…). Ancak kuantum fiziğinde bu geçersizdir. Einstein’ in görelilik teorisinde zaman, hız, uzunluk, momentum gibi kavramlar görecelidir. Yani gözleyen kişiye göre bu özellikler değişe

ELON MUSK

Elon Musk, olağanüstü hayalleri olan ve bu hayallerini de gerçekleştirebilen ender insanlardan biridir. Bir mühendis, fizikçi, mucit, kaşif, girişimci, vizyon sahibi, idealist kısaca süper bir insan… Onu ülkemizde belki birçok kişi, Anıtkabir’ e yaptığı ziyareti ve sosyal medyada paylaştığı fotoğrafıyla tanıdı. Sonrasında ise insanlar onu merak etmeye ve araştırmaya başladılar. Böylece Elon Musk’ ı, hayatını, yaptıklarını ve başarılarını anlatan birçok kitap yazıldı. Ben de bunlardan birkaçını okuyarak onun hayallerinden ve başardıklarından çok etkilendim ve bu haftaki yazımda Elon Musk’ a yer vermek istedim. Belki onu henüz tanımayanlar ya da sadece ismini duyup tam olarak neler yaptığını bilmeyenler olabilir diye ondan kısaca bahsetmek istedim. Tanıtılması, bilinmesi gereken bir şahıs diye düşünüyorum. Çünkü onun yaptıkları tüm insanlığı hatta dünyamızı ilgilendiren şeylerdir. İnsanların örnek alması gereken biridir. Dünyanın daha güzel bir hale gelebilmesi ve  insanlık için yaptığı

BİLİMİN DİLİ

Dil, insanlar arasında bir iletişim aracıdır. İnsanların duygularını, düşüncelerini bildirmek için sözcükler ya da işaretler aracılığıyla yaptıkları anlaşma, öteki kişilerle iletişimi sağlayan bir ortamdır. Kaşgarlı Mahmud ise dili, ‘Dil, düşüncenin evidir.” diyerek tanımlamıştır. Kendimizi ifade edebilmek ve karşımızdakini anlayabilmemiz için de ortak bir dilimizin olması gerekmektedir. Dünyada yaklaşık 8 bin dil vardır. Her hafta bu dillerin çoğu ölür ya da yeni bir dil doğar. Yani dilin canlı bir yapısı vardır. Bilim ise evrenin, evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgidir. Bilimin dili de en çok bilime hizmet eden ülkelerin kullandığı ortak bir dildir. Yani bilimsel çalışmaların yayınlandığı bilim yapan ülkelerin kullandığı dildir. Bizim dilimiz olan Türkçe ise Ural-Altay ailesine ait olup Altay kolunu oluşturur. İsimlerinin v

YAPAY ZEKA

Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri zeki canlılara benzer şekilde yerine getirme kabiliyetidir. Son zamanlarda bu ”yapay zeka” terimini çok duymaktayız. Tüm dünya bu konu üzerinde çok fazla düşünüyor ve konuşuyor. Çünkü yapay zeka kullanılarak insanlık adına çok önemli çalışmalar yapılmaktadır. Büyük devletler gizli ve açık bir şekilde yapay zekayı kullanarak birçok sektörde ondan faydalanmaktadır. Dünya artık uzay ve teknoloji çağında olduğundan rekabet de artık bu alanlarda olmakta. Dolayısıyla yapay zekanın öneminin farkında olanlar, daha fazla güce ve bilgiye sahip olabilmek için bu alanda çalışmalar yapmaktadır. Yapay zekanın insanlar için çok önemli ve faydalı olduğunu düşünenler olduğu kadar, onun insanlık için bir tehdit olduğuna inananlar da var. Peki sevgili Bilim Şenliği okurları siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz, hangi fikre kendinizi daha yakın hissediyorsunuz? Öncelikle bir fikrimizin olabilmesi için bu konu

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE TEMİZ ENERJİ

Enerji, bir sistemin ya da canlının iş yapabilme gücüdür. Bir sistemin çalışabilmesi ya da bir canlının hayatını sürdürebilmesi için enerjiye ihtiyacı vardır. Ayrıca dünyada teknolojinin gelişmesiyle birlikte enerji ihtiyacı daha fazla artmıştır. 1970 yılında dünyada yaşanan petrol krizinden sonra enerjinin tükenebilir olduğu gerçeği dikkat çekmiş ve bu da insanları başka enerji kaynakları arayışına yöneltmiştir. Enerji kaynakları, yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları olmak üzere 2 çeşittir. Dünyadaki enerjinin büyük bir çoğunluğu fosil yakıt rezervlerinden karşılanmaktadır. Fosil yakıtlar, hidrokarbon ve yüksek oranlarda karbon içeren kömür, petrol ve doğal gaz gibi doğal enerji kaynaklarıdır. Bu enerji kaynakları yenilenemeyen enerji kaynaklarıdır ve tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ayrıca ekosistemimize de çok büyük zararlar vermektedir. Bu yenilenemeyen enerji kaynaklarına alternatif olarak yenilenebilir enerji kaynakları vardır. Bunlara temiz enerji kaynakları da

KADIN…

8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Bugün çevremdeki duyarlı erkek hocalarım, arkadaşlarım, öğrencilerim Dünya Kadınlar Günü’ mü kutladılar. Biz kadınlar için çok özel bir gün… Peki, ama neden böyle bir gün kutlanma gereği duyulmuş? Neden Dünya Erkekler Günü yok da Dünya Kadınlar Günü var? Bazı erkekler buna gönül koyuyor ama Dünya Kadınlar Günü’ nün kutlanma sebebini araştıracak olursak çok acı verici nedenlerle yüzleşmiş oluruz. Eğer kadınlara biraz saygı duyulup, hakkettikleri değer verilmiş olsaydı şuan ‘bu günü’ kutluyor olmazdık. Tabi ki ‘bu gün’ kadınlara, kadın haklarına ve hatta kadına şiddete farkındalık kazandırmak adına önemli bir gün. Ama ben yine de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde hüzünleniyorum. Çünkü daha 1 yıl önce 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanmasına rağmen kadına olan şiddet, taciz, tecavüz, kadın ölümleri azalmak yerine daha da artıyor. ‘Bu gün’ün asıl amacı tüm bu olumsuzlardan kadınları kurtarabilmek ve kadın haklarına saygı bilincini topluma kazandırabilmektir. Şimd