Ana içeriğe atla

MADDE ve ANTİ MADDE

Madde, kütlesi, hacmi ve eylemsizliği olan her şeydir. Maddenin içerisinde atomlar vardır. Atomlar ise çekirdeğinde artı yüklü protonlar, yüksüz nötronlar ve çekirdeğin etrafında dönen eksi yüklü elektronlardan oluşmaktadır. Maddenin ters ikizine ise anti madde denir. Madde ile aynı kütleye fakat zıt yüke sahiptir. Yani, anti maddenin çekirdeğinde eksi yüklü anti protonlar, yüksüz nötronlar ve çekirdeğin etrafında dönen artı yüklü elektronlar bulunmaktadır. Biz, bugün biliyoruz ki bu artı yüklü elektronlara pozitron denilmektedir.
Anti madde hakkında çok bilgimiz olmamasına rağmen varlığı kanıtlanmıştır. Ünlü fizikçi Pauli Dirac tarafından varlığı matematiksel olarak ispatlanmıştır. Hayali olduğu kadar gerçektir de. Bu yönleriyle anti madde fizikçilerin merakını  oldukça celbetmektedir. Çünkü o, gizemli olmasının yanı sıra bugünki evrenin varoluşunun nedenidir. Bu varoluşu, fizikçiler şu şekilde açıklamaktadırlar. Big Bang anında evrende eşit miktarda madde ve anti madde vardı. Eşit miktarda madde ve anti madde birleştiklerinde büyük bir patlama oldu ve birbirlerini yok ettiler. Çünkü madde ve anti madde birleştikleri an büyük bir patlama olur ve birbirlerini yok ederler. Patlamadan sonra ışık fotonları, yeniden madde ve anti madde parçacıklarını oluşturdu. Fakat evren genişlemeye başladı. Genişledikçe soğudu, soğudukça enerjisini kaybetti. Böylelikle madde ve anti maddeyi bir arada tutan enerji küçüldü. Bir anlık küçük bir zamanda madde miktarı anti maddeye galip geldi. Savaşı madde kazandı ve evrendeki madde sayısı anti maddeye göre çok küçük bir farkla da olsa fazla oldu. Zaten eşit miktarda olmuş olsalardı yine bir patlama olur ve bugünki evren oluşmazdı. Peki savaşı madde değil de anti madde kazanmış olsaydı ne olurdu? Tabi ki evrenimizin anti hali, bizim anti maddemiz yani ters ikizlerimiz olurdu.
CERN'deki fizikçiler evrenin var oluşunu anlayabilmek için anti maddeyi anlamaya çalışmaktadırlar. Onların anlamaya çalıştığı bir diğer konu ise; neden madde ve anti madde miktarı farklılaşmaya başladı, evrenimizi ve bizi meydana getiren madde ve anti madde arasındaki o çok küçük farkın sebebi neydi? Bu sorulara cevap bulabilmek için CERN laboratuvarında deneyler yapılmaktadır. Peki, evrende hiç mi anti madde yok? Anti madde var ise madde ile bir araya geldiğinde birbirlerini yok etmezler mi? Bu, dünyanın sonu olduğu anlamına gelmez mi? Dünyamızda çok az da olsa anti madde bulunmaktadır. Yıldızlarda, güneşte ve süpernova patlamalarında anti madde üretilmektedir. Madde ve anti madde bir araya geldiklerinde ise evreni yok edecek büyüklükte bir patlama olur. Yalnız, evrendeki madde miktarı yanında anti madde miktarı küçük kaldığı için korkulacak bir durum yoktur. Daha önce de belirttiğim gibi madde ve anti madde bir araya geldiğinde büyük bir enerji ortaya çıkar ve birbirlerini yok ederler. Enerji deyince hemen aklımıza fiziğin belki de en ünlü bilim adamı olan Einstein gelmektedir. Ve onun ünlü denklemi E=mc2... Biliyoruz ki, Einstein'in kütlenin enerjiye dönüştüğünü ortaya koyduğu denklemi, bilim dünyasına sayısız faydalar sağlamasına rağmen atom bombasının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Buna benzer bir şekilde, anti maddenin üretilmesiyle nükleer silahların icat edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bununla birlikte tüm dünya için çok önemli bir mesele olan temiz enerjinin üretilmesini de sağlayabiliriz. CERN'de yapılan deneyler anti maddeyi bulmaya ve onu depolamaya yönelik çalışmalardır. Eğer anti maddeyi depolayabilirsek sınırsız enerji ve böylelikle sınırsız güce sahip olmuş oluruz. Bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun enerji sorunudur. Çünkü dünyada çoğunlukla fosil enerji kaynakları olan petrol ve doğalgaz kullanılmaktadır. Bunların ise yüzde 80'i tükenmiştir ve hızla tükenmeye devam etmektedir. Enerji olmadan da üretim olmaz. Modern dünyanın ihtiyaçlarını karşılayabilmek, hayat standartlarının yükselmesini sağlayabilmek için enerjiye ihtiyaç vardır. Enerji krizi, büyük bir sorundur. Enerjisi olan ülke güçlü ülkedir. Bir ülkenin gelişmişliği kendi enerjisini üretmesiyle doğru orantılıdır. Yani enerjisi olan ülke gelişmiş ve bağımsız ülkedir.  Dolayısıyla enerji üretimi için anti madde güzel bir seçenektir. Anti maddeyi üretebilmek ve depolayabilmek için bilim insanları uzun zamandır çalışmaktadırlar. Bu çalışmalar için vizyon sahibi ülkeler bu araştırmalara büyük yatırımlar yapmaktadırlar.
Bilim; güç, prestij, teknoloji, zenginlik ve gelişmişliğin anahtarıdır. Bilime sahip olan ülkeler gelişmiş ve dünyayı yöneten, dünyada kritik anlarda söz sahibi olan ülkelerdir. Bu nedenle kendi geleceğimiz ve ülkemizin geleceği için bilime gereken önemi vermeli ve bilimle uğraşmalıyız. Daha önce de yazdığım Aziz Sancar'ın sözüyle yazımı sonlandırıyorum. ''Bilimle uğraşın. Memlekete hizmet için bilim lazım.''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİLİMSEL HIRSIZLIK

İntihal, başka bir kimseye olan fikir, bilgi ve görüşlerin, gerekli hiçbir atıf yapılmadan sanki kendisi tarafından ortaya çıkarıldığı ve yazıldığı intibaını vermek, fikir ve bilgi aşırılmasıdır. Türkiye’deki intihal , dünya ortalamasının epey üzerinde. Maalesef bilerek veya bilmeyerek intihal en çok da üniversitelerimizde ortaya çıkıyor. Son 15-20 yıldır da daha fazla artmış durumda. Peki bu nasıl oluyor. Üniversitelerimiz bilimin, ilerlemenin, araştırmaların merkezi konumundadırlar. Akademisyenlerimiz üniversitelerde ders veriyor olmasının dışında sürekli araştırmalar yapıp bu çalışmalarını yayınlamak için  gece gündüz uğraşıyorlar. Hem unvanlarının yükselmesi hem de ülkemizin uluslararası düzeyde ilerlemesi için sürekli çalışmaktadırlar. Bu yüzden onlara toplum olarak çok şey borçluyuz. Tabi ki onlar da bu sorumluluğun bilincinde olarak çalışmalarını gerekli etik kurallar çerçevesinde yürütmelidirler. Çoğu akademisyenimiz görevini hakkıyla yerine getirmektedir. Ama etik değerlerd

CERN’ DE NELER OLUYOR?

Avrupa Nükleer Araştırma Merkez veya Fransızca adı olan Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire ‘in kısaltmasıyla CERN, İsviçre ve Fransa sınırında yer alan dünyanın en büyük parçacık fiziği laboratuvarıdır. 1954 yılında 12 ülke tarafından kurulmuştur. Bu ülkeler; Belçika, Danimarka, Almanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Norveç, İsveç, İsviçre, Hollanda, Birleşik Krallık, Yugoslavya’dır. CERN’ de binlerce fizikçi ve mühendis çalışmaktadır. Dünyadaki yüzden fazla ülkenin fizikçilerinin çalıştığı devasa bir bilim laboratuvarıdır. Peki, CERN’ de neler oluyor, neden tüm dünyanın gözü kulağı orada? Türkiye’nin de ortak üyeleri arasında bulunduğu CERN’ de evreni anlamak için çalışmalar yapılmaktadır. Evreni anlamak için, madde ve maddenin en küçük yapıtaşını bilmemiz gerekmektedir. Maddenin en küçük yapıtaşına atom denilmektedir. Günümüzde atomların da ötesinde atomaltı parçacıklar üzerinde çalışılmaktadır. Bilim adamları, bu atomaltı parçacıkları yani mikro sistemlerin dünyasını

NEDEN FİZİĞİ ANLAYAMIYORUZ?

Fiziği neden anlayamıyoruz? Bu sorunun cevabını  ilk  kendi eğitim hayatımda merak etmeye başlamıştım. Sonraları  ise meslek hayatına atıldığım zaman pek çok öğrencide de olduğunu gözlemlediğim bir soru oldu bu. Peki neden fiziği sevemiyoruz ve en kötüsü neden ondan bu kadar korkuyoruz?  Fiziğe karşı olan bu olumsuz ön yargımızın başlangıcı nereye dayanıyor, sebebi ne? gibi sorulara kendi kendime cevap aramaya başladım. Çoğumuzun fizikle karşılaştığı ilk anlar ortaokul zamanlarımızdır. Fen eğitimi dersinin bir alt dalı olur kendisi. Soyut kavramların daha çok olduğu bir derstir. Uzun yıllar boyunca geleneksel eğitim sistemi gibi öğrencilerin pasif olduğu bir öğretim programıyla anlatılan fizik bir de içerisinde çok fazla soyut kavram yer alınca anlaşılamaz bir hal alıyor. Anlaşılmadan, öğrenmeden bir sonraki yıllara geçtikçe de üzerine eklenen yeni bilgiler durumu biraz daha karmaşık hale getiriyor. Fiziği anlamadan bir de sayısal hesaplamalar işin içine girince tamamen korkunç bir ha